11.09.2024

ÇOCUK NARİN CİNAYETİNİN iTİRAFÇISININ “NAMAZ KILDIM” İFADESİNDEN 
SONRA KAFAMDA SORULAR:
GÜNAH ÇIKARMA MI
ALLAHIM BENİ KURTAR MI
YOKSA SUBLİMİNAL OLARAK İNANÇLI BİRİYİM MESAJI MI? 

Tüm Türkiye’yi günlerdir üzüntüye boğan çocuk Narin Güran’ın kaybolması ve 19 gün sonra çuval içinde cansız bedenine ulaşılmasının ardından şüpheli Nevzat B. ifadesinde, cesedin ortadan kaldırılmasını gerçekleştirdiği gün, namaz kıldığını vurguladı; üstelik “namaz kıldım” ifadesini bir kez değil birden fazla yerde geçirdi.. Hem öğlen saatinden sonra evden çıkmadan hem de cesedi ortadan kaldırdıktan sonra eve gittiğinde namaz kıldığını ifade etti..
Bunu okuduklarında çok sert tepkiler verenler oldu sosyal medyada..
Hep sizden çıkıyor işte bunlar gibi, tüm inananları ibadet edenleri, bir cinayete yardım ve yataklık ettiğini söyleyen bir itirafçıyla aynı kefeye koyanlar oldu..
Bu tüm samimiyetiyle gerçekten inananlara hakaret değil miydi?
Ben onlar gibi görmedim konuyu..
Nedenini anlatayım..
Suçlunun bilinçaltında
“Ceza” korkusu vardır..
Ve “suçluluk” bambaşka formlarda an be an ruhunu ele geçirecek, onu eninde sonunda yiyip bitirecek esir alacaktır..
Yaptığı bu kötülük onun peşini asla bırakmayacak, o bağlantısını kursa da kurmasa da çeşitli formlarda hayatında karşısına çıkacak ve “karma” hiç şüphesiz itinayla işleyecektir..
“Minareyi çalan kılıfını hazırlar”
gibi atasözlerimiz , bir suçu işleyecek kişinin işi her türlü kılıfına uydurmak için gerekeni yapacağını vurgulasa da..
Suçu işleyen katillerin sonradan mağdur cenazelerine katılmaları, olay mahalline dönmeleri hep bu suçluluk psikolojilerini ele verir..
Çok erken yaşlarda okumuştum
Dostoyevski’nin
“Suç ve Ceza”sını..
Ve o kadar güzel anlatılmıştı ki, katilin yakalanmasa bile her an o yakalanma korkusuyla, an be an gün be gün yaşadığı ıstırabı, içten içe adeta cehennem azabıydı..
Tüm inananları ve namaz kılanları bir çırpıda harcayanlar gibi göremedim konuyu..
Çünkü içindeki iyiliğin kazandığı insanlar ve içindeki kötülüğe yenilenler var benim gözümde..
Dünya kurulduğundan beri ışığın ve karanlığın savaşında karanlık tarafa ruhunu satanlar var..
İtirafçının yayınlanan fotoğrafına baktığımda kapkaraydı benim için, ışıksızdı gözleri..
Ve aklımdan şu soru geçti istemsiz:
O bu yaptığının bilinçli olarak farkında olmasa da, bu suça bulaşır bulaşmaz gidip secdeye alnını koyduğunda ne demişti Allah’a?
Yakalanmamak için mi dua etmişti?
Ya da af mı dilemişti?
Beyni nasıl çalışıyordu? Soğuk kanlı mıydı, panik halde miydi?
Ve af dilemek içinse, bir çocuk cinayetine karıştıktan sonra o yüzü kendisinde nasıl bulabilmişti?
Yoksa en azılı suçları işleyenlerin kafesli perdeler ardında rahiplere yaptığı gibi, kıldığı namaz
“Günah çıkarmak” için miydi?
Ya da oldukça organize, soğuk kanlı ve bir de kılıfını gayet iyi hazırlayan bir profesyonellikte “Allah inancı” nı mı subliminal olarak veriyordu ilgili makamlara? Bu sayede “iyi bir intiba” bırakabilir miydi?
Bunun cevabını kesin olarak bilemeyiz ama..
Suçluluk psikolojisi budur..
Suçlunun bilinçaltı işte tam da böyle çalışır..
Onu net bir şekilde görebiliriz.
O yüzden hiç şaşırmadım..
Sıva ustası olup kusursuz şekilde üzerine taşları döşemiş olsan da, gidip arama çalışmalarına katılırsın..
Sonra gider namazını kılarsın..
Bakarsın sorgudaki bağlantın hala içeride, çıkmamış..
En azından “itirafçı” olayım dersin..
Şekilden şekle girersin..
Kıldığın namaz gerçekse bile, bu “namaz” ı ifadende birkaç kez geçirirsin..
Ne yaparsan yap Nevzat B.
Kendi vicdanından kaçamazsın..
Her an cehennem azabını yaşarsın..
Bu daha başlangıç,
daha da çok beterlerini yaşayacaksın..
Ve de öyledir..
NS

narin